MAĞARADAN ÇOCUKLARA YANSIYAN-I
yolunuzun üzerinde oyuncaklar
karpuz kırmızısı
muz sarısı
ölüm siyahı
siz hangi ülkenin sürgünüsünüz çocuklar
eflatun bir mağaradan
âmâ gibi bakarken gözleriniz
neden öyle yaşlanmışsınız
ecel kadar hüzünlü
sonbahar kadar güzelsiniz
ismini sayıp durduğunuz şeylerin
tenhâsında nasıl da mahremsiniz
biraz toprak
biraz ateş ve deniz
kum saatlerini ürkütüyor düşleriniz
harflerin esrarlı kıvılcımları
hecelerin dumanlı yanılgısı
küfürle şiir arasında
kanın binlerce yıllık efkârını yakıyor
bir de o dağlar gibi güvendiğiniz
müphem mezarlara gömülüp kalan
mağrur kelimeleriniz
belki de uykuyu hayat bellemişsiniz
yurdundan bîhaber bezirgânlar gibi
acılar bedestenine
bırakmışsınız ellerinizi
ana rahminden ölüme giden
her yol bir gezginin avuçlarıdır
rengârenk yumaklardır biriken
son pazarında yalnızlığının